Nevin'in blogu

Go back

Stefan Zweig: Vicdan Zorbalığa Karşı


“Vicdan bildiği müddetçe hiçbir suç unutulmaz”
cümlesiyle bitirir Stefan Zweig en uzun kurgulu romanı ve başyapıt “Sabırsız Yürek“i... 2014 yılında çevirmiştim değerli Avusturyalı yazarın 1939’da basılmış olan bu nadide eserini…

Zweig sürgün yıllarında bile barışa olan inancını kaybetmemiş, insanlık için duyduğu sorumlulukla yazmaya devam etmiş bir yazar. Ancak dünyada artan barbarlık karşısında hissettiği umutsuzluk, onu yaşamına son vermeye kadar götürmüş. Bu trajik son bile,  vicdanla zorbalık arasındaki savaşın ne kadar derin ve yıpratıcı olabileceğini gösteriyor.

20.yüzyılın en güçlü vicdan seslerinden biri olan Stefan Zweig’ın geçen hafta okuduğum, okurken de ara ara “bu kadar da olmaz!” diye kendi kendime konuştuğum Vicdan Zorbalığa Karşı adlı kitabı da her devirde geçerli bir eser, çünkü ele aldığı temel meseleler, yani vicdanın sesi ve otoriteye karşı bireysel duruş, evrenselliğini koruyan temalar.

Zweig, totaliter rejimlerin ve savaşın gölgesinde yaşamış bir yazar olarak, eserlerinde bireyin içsel çatışmalarını ve insan onurunun zorbalığa karşı direnişini emsalsiz bir ustalıkla işliyor; ideolojilerin körleştirdiği kalabalıklara karşı bireysel ahlakı ve insanlık onurunu savunuyor. Vicdan Zorbalığa Karşı başlıklı yapıtındaki vicdanla ilgili düşüncesini, Satranç ve Bir Kadının Yaşamından 24 Saat gibi eserlerini çevirirken de derinlemesine hissettim. Karakterleri çoğu zaman dış dünyanın baskısına karşı içsel bir uyanış yaşıyor, kendi vicdanlarının sesini duymaya başlıyor.

 

Yazarın 1936’da yayımlanmış olan Vicdan Zorbalığa Karşı adlı eseri, tarihten bir figür üzerinden evrensel bir meseleyi — düşünce özgürlüğü ile dogmatik baskı arasındaki çatışmayı — ele alıyor. Kitapta, 16. yüzyılda yaşamış düşünür Sebastian Castellio’nun, dini diktatör Jean Calvin’e karşı verdiği vicdani mücadele anlatılıyor. Zweig, bu eserinde fanatizmin ne kadar yıkıcı olabileceğini gösterirken, bireyin sesinin ve vicdanın gücünün değerini savunuyor. Castellio’nun, Calvin’in Servetus’u diri diri yaktırmasına karşı çıkışı, sadece bir dini tartışma değil, aynı zamanda insanlık adına bir direnme eylemi. Zweig bu mücadeleyi bir fikir savaşından öte, ahlaki bir sınav olarak sunuyor. Castellio’nun mücadelesi, aynı zamanda yazarın kendi içsel çatışmasının ve sürgün yaşantısının sembolü.

Zweig’ın sade ama derinlikli üslubu, tarihi anlatıyı bir roman tadında okuma olanağı sunuyor.

Sonuç olarak, Vicdan Zorbalığa Karşı, düşünceye zincir vurulmak istendiğinde, vicdanın sessiz ama dirençli sesinin her zaman bir yerden yükseleceğini gösteriyor ve bize şunu hatırlatıyor: En karanlık zamanlarda bile insanı insan yapan şey, vicdanının sesine sadık kalabilmesidir.


“H
er yeni doğan insanla birlikte yeni bir vicdan doğar…”
Vicdan Zorbalığa Karşı, Can Yayınları


Bu yazım 19.07.2025 tarihinde Martı Dergisi'nde yayımlanmıştır.