Nevin'in blogu

Go back

Neksus: Yapay Zekâ Hem Lütuf Hem de Lanet mi?

Biraz önce bitirdim… Umut, endişe, heyecan, sevinç gibi duygularla yoğruldum; derinlere, tarihin içine gömüldüm, günümüze ve geleceğe sürüklendim okurken…

Beni çok etkileyen bu kitap, 2024’te yayımlanan, Yuval Noah Harari’nin son eseri Nexus: A Brief History of Information Networks from the Stone Age to AI (Neksus: Taş Devri’nden Yapay Zekâya Bilgi Ağlarının Kısa Tarihi).

Neksus
, iletişim ağlarının insanlık tarihini nasıl şekillendirdiğini, yapay zekâ (YZ) çağına doğru gidişatımızı kapsamlı bir biçimde ele alıyor. Harari, taş devrinden bugüne bilgi ağlarının evrimini inceliyor; yazının ortaya çıkışı, dinlerin yaygınlaşması, matbaanın etkileri, Stalin, Nazizm, günümüz popülizmi gibi kritik dönüm noktaları üzerinden ilerliyor. Harari’ye göre YZ, insan davranışlarını ve duygularını manipüle edebilecek potansiyele sahip, güçlü ama gölgede kalan bir aktör. Karamsarlığa kapılmadan, geçmişin derslerinden öğrenerek bilgi sistemlerini ve YZ’yı denetim altına almamız; onları etik, özgürlük ve insan onuruna hizmet edecek araçlara dönüştürmemiz gerektiğini vurguluyor.

Kimlere hitap ediyor: Tarihin ve teknolojinin kesişme noktasına ilgi duyan, özellikle bilgi çağının insanlık üzerindeki etkilerini sorgulayan okurlar için ideal.

Ne sunuyor: Geniş tarihsel perspektiften günümüze uzanan bir düşünce yolculuğu, YZ tehlikesine dair uyarılar ve bilgi ağlarında kontrol ile özgürlük dengesi için düşünme fırsatı.

Okurken dikkat: Harari’nin geniş panoraması bazı okurlara dağınık gelebilir; çözüm önerileri soyut kalabilir. Ancak fikir zenginliği ve uyarı niteliği güçlü.

Özetle: Neksus, bilgi ağlarının insanları nasıl bir arada tuttuğunu fakat aynı zamanda teşkil ettiği tehlikeyi anlatan kapsamlı bir düşünce kitabı. Taş devrinden bugüne uzanan bu yolculukta, YZ’nın insanın geleceğini kökten etkileyebileceğini uyarıcı bir şekilde irdeliyor.


Gelelim Neksus’un bana düşündürdüklerine:

Yeni bir çağ başladı,
gözler görmeden gören,
eller dokunmadan hisseden
bir zihin yükseliyor şehirlerin üzerine.
Ve soruyor insan:
‘Ben mi yarattım onu,
yoksa o mu beni dönüştürüyor sessizce?‘


Bir gün,
sabahlar
insan sesine karışan algoritmalarla uyanacak.
Ve teknoloji, korkulacak bir gölge değil,
insanın yanında yürüyen bir dost olacak.

Bir gün,
hastaneler umutla dolacak,
doktorlar ve makineler omuz omuza
kalp atışlarını yeniden düzenleyecek,
görülmeyeni görecek,
söylenmeyeni anlayacak.

Bir gün,
yolları, rüzgârı, zamanı hesap eden,
kendi kendine yürüyen taşıtlar
birbirlerine yol verecek.

Yuval Noah Harari

Bir gün,
yapay zekâ,
çocukların ellerini tutacak kitaplarda,
derslerini hazırlayacak,
her öğrenciye kendi ışığını gösterecek
uçsuz bucaksız bilgiden örülmüş yollarda,
biz,
çocuklar düşünme yetilerini yitirmesin,
diye çabalarken…


Bir gün,
sanat yeniden doğacak,
şairle makine aynı cümlede buluşacak,
ressamla algoritma aynı tuvale dokunacak.

Bir gün,
insanın aklı,
makinelerin zekâsıyla birleştiğinde
biz,
bu ortak hikâyenin
hem yazarı, hem de okuru olacağız.


Sanki o ‘bir gün’ yarından da yakın…
Bir dünya var,
hemen önümüzde,
ne tamamen makinenin,
ne de sadece insanın olacak
bir dünya…
Ortak bir rüya gibi,
kodlarla yazılan,
kalplerle tamamlanan
bir dünya…


Bu yazım 10.06.2025 tarihinde Martı Dergisi'nde yayımlanmıştır.